Birçoğumuz gibi sen de uzun süredir diyetle ilgili bilgi bombardımanına maruz kaldın. Güne limonlu suyla başlayıp, 3 ana 3 ara öğününü yaptıktan sonra akşam belirli saatte yemeği kestin. Bazı günler detoksla kilo verme sürecini hızlandırmak istedin. Bazen de en yakın arkadaşının diyetinin çok daha başarılı olacağını düşünüp, o diyeti denedin. Diyetle ilgili en son trendleri takip ettin ve kendini o düzene uydurmaya çalıştın. Sosyal hayatından sırf diyet bozulmasın diye vazgeçtin. Spor salonlarını çok sevmesen de kilo vermek için spor salonuna yazıldın.

Sonuç; çok fazla diyet denemesinden sonra istediğin mükemmel fiziğe sahip olamadın, yasaklı olarak adlandırılan her besini yediğinde kendine kızıp, battı balık yan gider deyip diyeti pazartesiye erteledin. Kimi zaman kendini aç bıraktın, kimi zaman tıkanırcasına yedin. Her gün tartıldın, her gün kafanda ne yiyeceğini hesapladın.

Kısacası kendini düşünmedin. Mutlu olmadın. Yiyeceklerle ve bedeninle sağlıklı bir ilişki kurmaktan çok uzağa gittin.

Sezgisel beslenmeyle ise kendini çok daha rahat hissedeceksin!

Kökleri daha eskilere dayanan, 90’lı yıllarda Amerikalı iki diyetisyenin sağlıklı beslenme tutum ve davranışlarını tanımlamak amacıyla ‘sezgisel beslenme’ kavramını geliştirmişlerdir.

Sezgisel beslenmeyle; yiyecek tercihlerini suçluluk ve pişmanlık duymadan, açlığını gidererek, tokluğuna saygı duyarak, yemek yemekten keyif almayı bilen kişi olarak tanımlanır.

Bu beslenme (non-dietapproach) biçiminde diyetle ilgili herhangi bir kavrama yer yoktur. Kilo verme odaklı değildir. Özellikle sürekli kilo alıp vermeye bağlı kronik diyette olan, duygusal yeme problemi ve tıkınırcasına yeme bozukluğunda kullanılan ve bilimsel olarak kanıtlanmış bir tekniktir.

Bu beslenme tarzı kişileri yiyeceklerle barıştırır, yiyeceklerden alınan zevki ve tatmini arttırır. Ayrıca kişinin bedenine duyduğu güven duygusunu arttırır. Kişi açlık ve tokluk hissinin farkına varır, kendisinde oluşan farkındalık duygusuyla özsaygı, özgüven ve beden algısında iyileşmeler gözlemler.

Özellikle duygusal yeme, tıkınırcasına yemek yeme gibi durumlarda azalma ve düzelme görülür. Bu beslenme şekli aynı zamanda sürdürülebilir bir beslenme tarzıdır.

SEZGİSEL BESLENMENİN 10 PRENSİBİ

 Bu 10 prensip temelde kişinin kendini olduğu gibi kabul etmesini ve açlık-tokluk sinyallerinin farkına varmasını sağlar.

1)Diyetle ilgili kavramlardan uzaklaş: Kolay ve hızlı yoldan kilo vermeyi vaat eden bütün yaklaşımları, beden kitle indeksi, vücuttaki kas-yağ-su oranları, ideal kilo, kalori sayımı… Bu beslenme biçiminde bunlara yer yok!

2)Açlık hissine kulak ver: Vücudun sana açlık sinyallerini gönderdiğinde bu sinyali kabul et ve açlığını gider. Kendini aç bıraktığında kendini çok daha fazla yerken bulursun.

3) Besinlerle barış: Besinlerle savaşmayı bırak! Yiyecekleri zorunda olduğumuz için değil de sevdiğimiz, yemek istediklerimiz olduğu için tüketelim.

4) Besinleri etiketleme: Hiçbir besin iyi ve kötü değildir. İyi besin yediğin için iyi bir şey yapmış olmadığın gibi kötü bir besin yediğin için de kötü bir şey yapmış olmazsın. Kendine kızıp, kendini yargılama!

5)Tokluğuna saygı duy: Nasıl ki acıktığın zaman vücudun sana açlık sinyalleri gönderiyor ve sen karnını doyuruyorsun, aynı şekilde açlığını giderip doyduktan sonra da doygunluk hissine saygı duy ve yemek yemeğe devam etme, dur.

6) Haz ve mutluluk faktörünü keşfet: Yemek yerken keyif aldığımızı, mutlu olduğumuzu aklımızdan çıkarmayalım. Yemek yemeye zaman ayırıp, yediklerimizin lezzetine varalım.

7) Duygusal açlıktan dolayı yemeyin: Stres, hüzün, mutsuzluk gibi duyguları bastırmada yemeğe başvurabiliyoruz. Bu duygularla başa çıkabilme adına yemekten ziyade başka çözüm yolları bulunduğunda duygusal yemenin önüne geçmiş olunur.

8) Bedenine saygı duy: Sürekli bedeni eleştirmekten ziyade kendi bedenini sev, saygı duy ve olduğu gibi kabul et.

9) Fiziksel aktiviteyle farkı hisset: Ne kadar kalori yaktığını hesaplamaktansa gün içinde sevdiğin bir hareketin sana ne kadar iyi geldiğini keşfet.

10) Yemekten keyif al: Tercih ettiğin besinler her zaman sağlıklı olmak zorunda değil. Uzun vadede sağlıklı besin tercihlerinle sen sağlıklı olursun, tek bir öğünle değil.

Ve her şeyden önemlisi yediklerinin keyfini çıkarmayı unutma!

SEZGİSEL BESLENMEYE BAŞLAMA

Hayal ettiğin vücuda sahip olduğunda tüm problemlerin ortadan kalkmış olmuyor. Yani seni salt mutlu edecek şey kilo vermen değil. Hayatında sürekli zayıflamaya yönelik çabaların olduysa bir süreliğine bu düşünceden uzaklaşıp önceliğini yiyeceklerle ve bedeninle sağlıklı ilişki kurmaya çalışmalısın. Bu da hemen hızlıca olabilecek bir şey değil. Sezgilerinle hareket edebilmen yani bu sezgisel süreçte tamamen ilerleyebilmen için bir süre gerekebilir. Yani denedim olmuyor diye hayal kırıklığı yaşama.

Bu süreci tekrardan kendini keşfetme gibi düşünebilirsin. Yani kendinle ilgili farkındalığının arttığı bir yol olarak… Bu yolda kurallar, şu saatte yemeler, yasaklı yiyecekler yani kısaca kısıtlamalar yok. Çünkü sen de biliyorsun ki kısıtlandığında kendini çok daha fazla yerken bulabilirsin.

Duygusal açlık yaşadığında yani bir duyguyu yemekle doyurmaya çalıştığında, duyguyla başa çıkabilme adına her zaman başvurduğun bir yöntem değilse yemek, aslında çok da problem değil. Ama sürekli başvurduğun bir rahatlama yöntemiyse sana iyi hissettirecek başka şeyler bulmaya çalış. Sahilde yürüyüş, telefonda arkadaşınla konuşma ya da sevdiğin bir müziği dinlemek gibi…